YÜREKLİ KADIN HOŞ GİDİŞLER OLA! /Atiye Güner TÜMÜKLÜ

YÜREKLİ KADIN HOŞ GİDİŞLER OLA!
                                   ...
                                   “Gördüm iki kişi kişi mezar eşiyor 

                                   Gam gasavet gelmiş boydan aşıyor
                                   Çok yaşayan yüze kadar yaşıyor
                                   Gel de bu rüyayı yor deli gönül .”

                                   RUHSATİ
            Ruhsati’nin dediği gibi çok yaşayanın yüze kadar yaşadığı rüyaya benzer bu dünyadan Leyla Erbil de geldi geçti. Bu yürekli güzel bir kadın:
             Türk Edebiyatının usta kadın yazarlarından biri olup ele aldığı konular ve anlatım dilinde yaptığı değişikliklerle 1950 kuşağı yazarları arasında kendisine haklı bir yer edindi Her aydının belirli bir siyasi görüşünün olması ve bu görüşünü mutlaka halkla paylaşması gerektiğini vurguladı. Türk dili ve edebiyata egemenliği, aynı, zamanda insana, hayata ve dünyaya karşı sorumlu aydın tavrını vurguladı.                                               
            Bu ülkede kadın gibi yaşamaya çalıştığı için cezalandırıldı. Dünyanın en despot, en buyurgan erkek toplumunda yaşadığını biliyordu. Bu toplumda savaşmak için dili seçti. Dilin kalıplarını değiştirmeye çalıştı. Bu savaş sadece dilde olmadı. Her türlü edebi kalıpta, siyasi düşüncede oldu. Değişik ve değiştirici biri olduğunu ortaya koydu.
             Kadının insani yönünü vurguladı. Feminizmi gerçek anlamıyla özümsedi.          Atatürk'ün hayalini kurduğu aydın kadın profiline uygundu.                                              
             Dil cambazı olarak niteleneceği gibi edebiyatımızda dil kalıplarına yeni bir boyut getiren, çoğu kadın yazarın değinmeye cesaret edemediği ve ülkemizde adeta bir "tabu" olarak bakılan konuları rahatlıkla dile getirdi. İlginç saptamaları ve sorgulama yöntemleriyle okuyucuyu sıkmadan sarıp sarmalayan ve eserinin büyüsüne kaptıran başarılı, kimilerine göre virgüllü ünlem, virgüllü soru işareti, üç virgül, iki virgül üst üste gibi orijinal noktalama işaretlerini kullanan. Tuhaf bir yazardı.                                                                    
        Orta sınıf ailenin üç kız kardeşten ortancası olarak 1931 yılında doğup ilk, orta ve liseyi İstanbul’da okudu. İstanbul Üniversitesi'nde İngiliz Edebiyatı bölümünde eğitim gördü. Son sınıfta ayrıldı. Çeşitli işlerde çalıştı. Evlenerek bir süre Ankara ve İzmir’de yaşadı. İki kız çocuğu annesi oldu.
           Yazarlığa öyküyle başladı. İlk yayınlanan hikâyesi ‘Uğraşsız'dır. Dost, Yeni Ufuklar, Yeditepe, Ataç, Papirüs, Yelken vb Edebiyat Dergilerinde yazı ve hikâyeleri yer aldı, Kendinden önce yerleşmiş olan yazın akımlarına bağlı kalmadı. Roman, hikâye ve düz yazı metinlerinde Ortodoks Marxçı’ların karşısında yer almasıyla tanındı. Psikanalizin özgürleştirici yöntemlerinden yararlanarak, dinin, ailenin, okulun, toplumsalın ürettiği tabularla dolu ideolojilere karşı 1956'da başlayan mücadelesini dilin oturmuş kelime hazinesi ve söz dizimi kuralarını değiştirme çabasıyla sürdürdü. Yeni bir biçim ve biçem geliştirmesiyle 1950 Kuşağı’nın özgün yazarlarından biri sayıldı.           
            Yapıtlarında yaşama biçimlerine, değer yargılarına, evlilik, aile ve kadın cinselliğine sert, alaycı ve eleştirel tutumla yaklaştı. On üç öyküden oluşan ilk kitabı ‘Hallaç’ta kendi ifadesiyle “İçinden çıktığı toplumun insanlarıyla bir denge kuramaması, tüm yargılara başkaldırmış, bilinçli olarak bir seçmeye gitmeyen insanı” anlatmak istedi. ‘Hallaç’ta, bırakılmışlık, yalnızlık, bunaltı, yabancılaşma, seçme özgürlük, suç işleme, intihar gibi varoluşçuluğa özgü birtakım tema ve yönelimler ağır bastı.
Ayrıca  “Gecede, Tuhaf Bir Kadın, ‘Eski Sevgili’ ve ‘Tuhaf Bir Erkek’ gibi kitaplarıyla tanınan, Bir kadının birkaç saatinin anlatıldığı ve ‘karşıtlıklar senfonisi’ olarak nitelendirilen ‘Karanlığın Gücü’ romanında ise etkileyici ve sarsıcı diliyle dikkat çekti. ‘Mektup Aşıkları’nda ise düşlenen aşkla gerçek aşk arasındaki uçurumun acımasız mizahını yaptı; İnsan yaşamının neredeyse tümünü meşgul eden ‘aşk’ı yenilikçi bir yaklaşımla sorguladı.           
           Denemelerini topladığı ‘Zihin Kuşları’nda işlediği konular, çağımızda ve coğrafyamızda bir yazarın dünyaya bakışını ve edebiyat anlayışı olduğu kadar, sorunlarını ve konumunu da anlatmakta ipuçları sağladı.   
             Öyküleri Almanca, İngilizce, Fransızca ve Rusçaya çevrilerek çeşitli antolojilerde yer aldı. 1979’da Iowa Üniversitesi onur üyesi seçildi. Berlin Üniversitesi’nden K. Schweibgut’un “Türkiye’de Birey ve Toplum, Leyla Erbil’in Romanı Tuhaf Bir Kadın’ konulu doktora tezi Almanca yayınlandı. Erbil, son kitabı 2011’de ‘Kalan’ bu yıl ise ‘Tuhaf Bir Erkek’ isimli romanı yayımlandı.                                                                                                                         
           1970’te Türkiye Sanatçılar Birliği, 1974’te ise Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kurucuları arasında yer aldı. PEN Yazarlar Derneği üyesiydi. 1961'de Türkiye İşçi Partisi üyesi olup Türkiye İşçi Partisi’ni Sanat ve Kültür Bürosu'nda görev aldı. Edebiyat Ödüllerine katılmadı. 2000- 2001 yılı Ankara Edebiyatçılar Derneği Onur Ödüllerini kabul etti.202 yılında ise, PEN Yazarlar Derneği tarafından Nobel Edebiyat Ödülü'ne ülkemizden ilk kadın yazar adayı olarak gösterildi.
            Hastalığı bile ilginçti. Löseminin milyonda bir görülen türüydü.                                     
            Türk kadın yazarların yüz akı,  Türk edebiyatının ayrıksı sesi. LEYLA ERBİL. Seçkin ve öncü yazarlık yaratıcılığını devrimci ve yurtsever kişiliğiyle birleştirmeyi başarmış ender edebiyat insanıydın Ülkemizin aydınlığa çıkma savaşımda adın ve eserin her zaman anılacak. Örnek olacaksın. Ne mutlu sana!  Arkanda adını unutturmayacak bunca güzel eserler çizdiğin yolu bıraktın. Keşke bütün gidişler hep böyle olsa!
            KOCAMAN YÜREKLİ GÜZEL KADIN LEYLA ERBİLGÜLE GÜLE SANA! HOŞ GİDİŞLERİN OLA!
            ATİYE GÜNER TÜMÜKLÜ                      TEMMUZ 2013 KUŞADASI   

Yorumlar

Popüler Yayınlar