BEN GÖZLERİ YAŞLI, YÜREĞİ YANGIN YERİ BİR TÜRKÜM


BEN GÖZLERİ YAŞLI, YÜREĞİ YANGIN YERİ BİR TÜRKÜM

Ben, Belene’deki Türk’üm, dili ve dini değiştirilmek üzere bu ölüm adasına yollanan; domuzların Müslüman etiyle beslendiği, insafın zerresinin olmadığı Bulgar zulmü altında yok edilmiş binlerce TÜRK’üm ben ! Ben, Mora’daki Türk’üm,
Ekmeğimi, suyumu paylaştığım kapı komşum yunanın bir gece sıcacık yatağımdan sürükleyerek koyun keser gibi kesip, diri diri yaktığı yirmi bin TÜRK’üm ben ! Ben, Arnavutluk’taki, Yugoslavya’daki, Bulgaristan’daki, Yunanistan’daki, BALKAN’lardaki Türk’üm,
Bu toprakları bal gibi tatlı yapan ve bu toprak uğruna kanı oluk oluk akanım. Sofrası başında, tarlasında, uykusunda, bebeği karnında, kundakta, yedisinde, yetmişinde katledilen, kalanı da adı, dili, dini değiştirilmek üzere Yunan, Bulgar, Sırp mezalimi altında inleyen Türk’üm ben !
Ben, Kıbrıs Türk’üyüm,
Büyük Yunanistan projesi dahilinde, Rum papazların önderliğinde yüz elli yıldır yok edilmeye çalışılan, isimsiz ve kefensiz toprak çukurlarda yatan, kahpe bir oyunun son perdelerinin oynandığı yavru vatan Kıbrıs’taki Türk’üm ben !
Ben, Hocalı’daki, Azeri Türk’üyüm,
Ermeni’nin, çoluk çocuk, kadın kız, yaşlı demeden bir gecede katlettiği beş bin masum Türk’üm ben !
Ben, Karabağ’daki, Azeri Türk’üyüm,
Ermeni tarafından diri diri mezarlara gömülmüş, hayatta kalanı ise insanlık dışı bir yaşama mahkûm edilmiş, vatanı elinden alınmış, Karabağ Türk’üyüm !
Ben Uygur Türk’üyüm !
Türklüğün doğduğu topraklarım elimden alındı, adım değiştirildi, dilim yasaklandı, törelerim yok edilmeye çalışıldı, orucum, namazım yasaklandı, sonunda imânımı almak istediler ve ben şehâdet getirerek can verdim. Ben, bir yudum suya hasret, kursağımda kemirdiğim çarıklarımla Yemen’de, Galiçya’da, Trablus’ta, Mekke’de, Medine’de peygamberimin mezarını, kıblemi, Kâbe’mi korurken çil çil İngiliz altınları ile beslenen Arapların arkadan vurduğu Türk’üm ben ! Ben Kırım Türk’üyüm !
1944 ün 18 Mayıs gecesinde tren vagonlarında yollandığım Sibirya’nın buzullarına canlı canlı gömüldüm. Karşı çıkanların dökülen kanları ayı kızıla boyadı. Arabat’ da kalanlarımız teknelerle Karadeniz’e ölüme yollandı. Karadeniz’de hâlâ çığlıkları işitilen Kırım Türk’üyüm ben.
Ben Irak Türk’üyüm,
Amerika’nın sözde demokrasi ekip ölüm biçtiği yerdeyim, Coni ve uşakları sayesinde her gün onlarca, yüzlerce, binlerce ölüyorum, seyrediyorlar sadece, kalanlarımız siliniyor soy kütüklerinden, yaşarken öldürülüyorum, insanlığın öldüğü yerdeki Irak Türk’üyüm ben,
Ve ben Anadolu’yum, Türk Yurduyum;
İngiliz’in maşası Yunanlılar, Fransız’ın maşası Ermeniler ağızlarından salyalar akan kuduz köpekler misali girdiler bu aziz vatana. Nice yiğitler, nice fidanlar, nice analar, nice kızlar, ne kocamış erler, nineler yatar bağrımda nice emzikteki yavrular ya da ana karnındaki bebeler kahpe kurşunlarla, Allah’sız süngülerle düştüler toprağıma. Kimileri camilerde diri diri yakıldı, Allah diyerek verdiler son nefeslerini. Irzına geçilmiş kızlar attılar kendilerini kör kuyulara, ana rahimlerine saplanan süngülerde cinsiyet tespitleri yapıldı, gözleri oyulmuş, diri diri kesilmiş başlar bedenlerini aradılar. İşte ben bu yunan mezalimine, ermeni vahşetine maruz kalmış Anadolu Türk’üyüm ! Soyu kırılan kimmiş, efendiler? Ve hâli hazırda, düşman düşmanlığından, hain hainliğinden, yerli işbirlikçi maşalığından vazgeçmemiştir. Türk’e bunları yapan ve yaptıran eli kanlı milletler diktikleri Ermeni veya Pontus anıtlarıyla ellerinin kanını asil Türk Milletine bulaştırmaya çalışmaktadırlar. Türkiye’nin yönetimindeki zafiyet ise onların ağızlarının suyunu akıtmaktadır. Ancak zafiyet geçicidir, gerçek şudur ki sınırları kanla çizilmiş Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti dünya durdukça yaşayacaktır.

SEN MENİ YAHŞI BİLİRSEN
Sen meni yahşı bilirsen
Çoh eyi tanirsen
Erzurum dadaşı, Harput’un gakkoşuyam,
Bu dağların koç yiğidi, Azerbaycan balasıyam.
Aydın’ın efesi, Anadolu’nun sesiyem
Türk’e kefen biçenin yeri küllük olar
Bilirsen yükseler o sancahlar, bayrahlar
Sen meni yahşi bilirsen
Çoh eyi tanirsen Atatürk torunuyam,
Resulzade oğluyam Türkiye’nin koçağı,
Kafkasya kartalıyam Adım Mehmet,
adım Mustafa, adım İlham
Men bu eziz milletin bayrak kimi neferiyem
Men de seni yahşi bilirem
Çoh eyi tanirem
Senin atan da beleydi
İhdiyar neneleri vururdi
Körpecik balaları öldürürdi
Erzurum’da, Van’da, Hocalı’da
Ehli Müslümani galleşçe vurir
Torpağın altına doldirirdi
Men seni yahşi bilirem,
Çoh eyi tanirem.
Adın ya Andon’dur, ya Artin
Arkana almişsen emmi ile dayıni
Özünü de adamdan sayirsen
Senin atan da beleydi
Ekmek yediği gapıya pislerdi
Men seni yahşi bilirem
Çoh eyi tanirem.
Hocalı’da masum balalara kıyarsın
Sen dağda gezen çakallarla ayarsın
Kuduz iti avı paklar, yeri küllüktür
Karşında duran o heybetli Türklüktür.
Yel gayadan aparabilmez
Veten bizde ezizdir
Veteni kimse koparabilmez
Sen meni yahşi bilirsen
Çoh eyi tanirsen
Baku’dan Angara’ya yol geder balam yol geder
Civan geder, mert geder, cılasınlar, yiğitler geder
Türk’ün başbuğları hep önde, hep önde geder
Hele bahın hele, hamısı Karabağ’a doğru geder
Bir kerre yükselen bayrah bir daha enmez
Türk’ün oğlu vetenden heç dönebilmez
Sen meni yahşi bilirsen
Çoh eyi tanirsen
Bu nazlı sancahlar, bu eziz bayrahlar hara geder?
Erivan’a doğru geder,
Şam’a geder, Şiraz’a geder
Türk’ün oğlu atasından görür de kahraman olar
Harp meydanında hamısı da pek yaman olar
Dedem Gorhut, söyler bahalım hanım ne söyler
Oğuz Hakan nesline beraber danışmak yaraşır
Türk’e vatan torpağı, torpağa ay yıldızlı bayrahlar yaraşır

S.Burhanettin AKBAŞ
Kerküklü Anne
Ben Kerküklü bir anayım oğul,
Gazete haberlerinde okuduğun,
Kara kuru resmime baktığın benim.
Bağrım yanık, kahır doluyum, yüreğim yaralı
Geçen hafta kıydılar, toprağa verdim balamı
Sen gazetede bakarken resmime,
Ben hiç bitmeyen ağıt havasında yaşıyorum
Ellerim böğrümde kıvrım kıvrım kıvranıyorum
Silmekle geçer mi hiç yüzümün karası
Ağıtlarla diner mi hiç yüreğimin yarası
Ben Kerküklü bir anayım oğul,
Senin gibi vatan toprağında yaşarım
Balalarım, uşaklarım yaşatır benim soyumu
Kerkük’ün zindanı benim için mi yapıldı?
Mazlumlara niçin kahpe kurşun atıldı?
Merhamet yok mu şu zâlimlere inat
Ne olurdu Rabbim verseydi bir kanat
Yavrularımı alsaydım
Ebâbil gibi göklere çıksaydım
Gökkubbeyi inletti feryâdım, âhım
Ne yuvam kaldı, ne hânem, ne halkım
Bitmeyen bir ateşle yüreğimi dağladılar
Duyanlar oturdular, benim için ağladılar
Kerkük’ün kal’asında oğul, benim nem kaldı
Bir âvare başım, bir de yaralı yüreğim kaldı
Yitirdim yavrumu keşke ben öleydim
Körpecik ne bilir toprağı,
Keşke ben gireydim
Benim Türkmen olmaktan başka suçum ne?
Niye dağladılar beni, düşürdüler ateşe?
Buhar olup yandım ben, duman gibi tüttüm ben
Ölmedim ama ölmeden de bittim ben
Oy benim balam oy, oy Türkmen balası
Başımın tâcı idin, evimin çağası
Hiç bitmeyen hayalin bak karşımda duruyor
Susuz bir çiçek gibi annene bak, kuruyor
Meyveli bir ağaç idim artık soldum
Yavrumu yitirdim, ben düşkün oldum
Seyit Burhanettin Akbaş

Yorumlar

Popüler Yayınlar